Herculaneum
Napoli Körfezi’nde bulunan Herculaneum, MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla yıkılan bir Roma kasabası olup, kalıntıları Campania bölgesinde Ercolano belediyesinde bugün de görülebilmektedir. Vezüv Yanardağı‘nın gölgesindeki antik Roma yerleşimi bu olaydan sonra yaşanmaz hale gelmiştir. Herculaneum, komşu ve kardeş kenti Pompeii gibi Stabiae, Oplontis ve Boscoreale taşa dönüşen ve organik kalıntıları koruyan bir lav akışıyla kaplanmış bir metre kalınlığında volkanik kül tabakasıyla mükemmel bir şekilde korunmuştur. Bu yüzden günümüze dek büyük ölçüde bozulmadan korunabilmiş az sayıdaki antik kentten biridir. Günümüzde arkeolojik sit bölgesi modern Ercolano kentinde kısmen de olsa sonlanmaktadır. Herculaneum UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.
Tarihi
Kuruluşu
Herculaneum, Neapolis’in (modern Napoli) sadece 8 kilometre (5 mil) güneydoğusunda, Vezüv Yanardağı yanardağının eteklerinde yer alan bir kasabaydı. Halikarnaslı Dionysius aktarılan söylenen efsaneye göre, Herculaneum
şehri MÖ 1243’te kurulmuş olup adını efsanevi kahraman Hercules’ten (Yunanca Herakles) almış, Herakles’in 12 görevinden Geryones’in sürüsünü koruma görevi sırasında kurulmuştu.
Strabo gibi tarihçilere göre kent MÖ 7. yüzyılda Samnitler tarafından fethedildiği, öncesinde Osanlar veya Etrüskler tarafından kurulduğu düşünülmekte, MÖ 6. veya 5. yüzyılda Napoli’deki Yunan kolonisinin bir dalı veya bağımlılığı olarak kurulduğu da iddia edilmektedir. MÖ 4 yüzyılda Oscan dilinde yazılmış Venüs’e mermer bir sunak yerleşimde o dönemde Oscan kültürünün hakim olduğunu göstermektedir.
Roma Dönemi
Herculaneum, Samnite Birliği’nin bir üyesi olmakla birlikte MÖ 91-87’de İtalya Savaşı sırasında Roma galip geldikten sonra MÖ 89’daki Titus Didius tarafından ele geçirilmiştir. Herculaneum bir Roma kasabasına (municipium) dönüştürülürken kasabanın erkek nüfusuna Roma vatandaşlığı verilmiştir. Geleneksel Oscan kurumları lağvedilip, Roma kurumlarıyla değiştirirken her yıl seçilen iki sulh hakimi (duumviri) tarafından yönetilmiştir.
Neapolis’ten Pompeii’ye uzanan sahil yolu boyunca, denize bakan teraslı bir yamaç üzerine inşa edilen kasaba önemli bir durak olarak gelişmiştir. Komşularıyla ticaret yapan ve küçük limanını iyi kullanan Roma Cumhuriyeti’nin son yıllarında ise sahildeki konumu, temiz havası ve ılıman iklimi sayesinde yerleşim Neapolis ve hatta Pompeii gibi büyüme ihitacı duymamıştır. Büyük villalar, ikinci kat balkonlu küçük kasaba evleri ve insulae gibi çok çeşitli konut tiplerine sahip Kent ihtişamının doruğuna ulaşarak, Roma’nın patrici aileleri için popüler bir tatil beldesi olmuştur.Pompeii’den daha mütevazi bir yerleşim olan yerleşimde tiyatro, palaestra, forum ve bazilika vardı. Terme Suburbane adlı Roma hamamı ise Porta Marina kapısından gelip giderken yolcuları yakalamak için stratejik olarak sahile yakın konumlandırılmıştı. Herculaneum’deki hamamlar diğer Roma yerleşimlere göre daha küçüktüler ancak ısıtmalı bir kapalı yüzme havuzu içeriyor ve mermer döşemeleri zevkle dekore edilmişti ve soyunma odalarının duvarları etkileyici erotik freskleri barındırmaktaydı.
MS 62’de meydana gelen deprem şehirde ciddi bir hasara yol açtığında canlı ve yoğun bir şekilde dolu olan yerleşimim yeniden inşa çabaları Vezüv Yanardağı’nın trajik patlaması MS 79’da gerçekleştiğinde daha devam ediyordu. Herculaneum sakinlerinin zenginliği, birkaç Roma senatörünün domus modeli üzerine inşa edilmiş panoramik deniz manzaralı viilası, teraslı bahçelere sahip pek çok MS 1. yüzyıl konutunun varlığıyla kanıtlanmıştır.
Yıkım Zamanı
Herculaneum MS 5 Şubat 62’de bölgeyi vuran ve Richter ölçeğindeki bir depremden ağır hasar görmüş, özel ve kamu binalarının çoğu yıkılmıştı. İmparator Vespasian (MS 69-79) döneminde zarar gören yapıların çoğu restore edilmiştir. Vezüv Yanardağı yüzyıllar boyunca büyük bir patlama yapmadığından, ağaç ve üzüm bağlarıyla kaplı pitoresk yamaçları, yanardağın nesli tükenmiş olduğunu, ancak kent için güzel bir arkaplan oluşturan iyi huylu bir dağ olarak varlığını sürdürdüğünün düşünülmesine neden olmuştu.
Ağustos 79’da büyük bir patlama dağın tepesini havaya uçurmuş, yanardağdan çıkan mantar formundaki toz bulutu 43 km yükselirken, üç gün boyunca, Vezüv Yanardağı destansı patlamasıyla çevresindeki Roma kentlerine ölüm yağdırmış, patlamadan çıkan zehirli gaz bulutu sakinleri yok etmişti. Bilim insanları patlamanın şiddetini 1945’te Hiroşima’yı harap eden nükleer bombadan 100.000 kat daha fazla olarak hesaplamışlardır. Külün çoğu yakındaki Pompeii’nin üzerine düştü ve Herculaneum’un kurtarılabileceği anlaşıldı, kasabanın üzerine sadece hafif bir toz tabakası kaplanmıştı. Ancak daha sonra yanardağın üzerinde yükselen sütun çöktü ve önüne çıkan her canlıyı anında öldüren 400 °C sıcaklıktaki gaz dalgası saatte 80 km hızla volkanın kuzey tarafındaki küçük ama zengin Herculaneum’un üzerinden geçmiştir.
Herculaneum, Pompeii’den birkaç gün sonra gömüldüğünden halkının daha ünlü olan komşusuna göre panik ve tahliye için daha fazla zamanı olmuştur. Vezüv’ün püskürmesi kasabayı 60 metreye kadar kül ve çamurla kaplamıştır ki bu durum asırlar sonra gerçekleştirilen bölgedeki kazı çalışmalarını yoğun ve karmaşık hale getirmiştir. Bununla birlikte kül tabakası antik kentin oldukça iyi bir koruma durumunda korunmasını sağlamıştır. Bununla birlikte kaostan kaçmaya çalışırken limanda ölen 300 kadar insanın iskeleti bulunduğunda yaşanan trajediyi anlamak olasıdır. Bu insanlar belki de hiç gelmeyecek tekneleri bekliyordu.
Keşif ve Kazılar
Herculaneum, birçok yönden, MS 1. yüzyılın kayıp Roma dünyasına daha ünlü komşusu Pompei’den daha iyi bir penceredir. Öncelikle sadece kül ve küçük taşlara gömülü Pompeii’den farklı olarak Vezüv’Ün lavları altında kalmıştır ki bu durum aynı zamanda arkeologlar için, Herculaneum’un kazılması çok daha zor olduğu anlamına da gelmektedir. Nerdeyse 18. yüzyıldan beri süren kazılarda kentsel sitenin sadece üçte birinden biraz fazlası kazılmış ve ancak tiyatro ile forum gibi bilinen yerlere kazı tünelleri ile ulaşılabilecek durumdadır.
Tesadüfen Bulunması
Herculaneum’daki kalıntıları kazayla keşfedilmiştir: 1707’de Lorraine Prensi Emmanuel Maurice’in emriyle bir çukur kazılırken, bir zamanlar Herculaneum antik tiyatrosunu süsleyen çok sayıda mermer parça ve heykel ortaya çıkarılıştır. Şehrin kalıntıları 1738’de III. Charles Bourbon’un emriyle İspanyol askeri mühendisi Rocque Joaquin de Alcubierre tarafından kazılarak iyice ortaya çıkarılmıştır. 1755 yılında, birçok önemli keşiften sonra, Accademia Ercolanense kurulmuş ve 1792 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Kazılar, 1927 yılına kadar, sitenin daha sistematik bir şekilde araştırılmaya başlandığı yıllar boyunca birkaç kez askıya alınmış olup, bugün de devam etmektedir. 1980’lerde, Venüs Tapınağı, hamamlar ve şehrin talihsiz sakinlerinin patlama sırasında sığınak bulmaya çalıştıkları antik Yunan limanı gibi yerler ile birlikte pek çok önemli eser ortaya çıkarılmıştır.
İyi korunmuş freskler ve birbirinden güzel Roma evlerini süsleyen mozaiklerin ile ünlenirken, felaket sırasında ölmüş pek çok Romalının iyi durumdaki iskeletleri de burada bulunmuştur. Herculaneum’da 1980 yılında deniz surlarının yakınında 400 kişinin ilk iyi korunmuş iskeletleri keşfedilmiş olup, keşfedilen iskeletlerin çoğunun sahibinin yaşamlarının bir noktasında ağır emek harcadığı anlaşılmış, araştırmacılar bunların en az yüzde 80’inin köle geçmişi olduğunu iddia etmiştir.
Bulunanlar
Herculaneum’da keşfedilen ve çoğu Napoli Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserler arasında günlük yaşamdan kesitler, mitolojik sahneler, manzaralar ve yerel flora ve fauna ile ilgili duvar fresk bulunmaktadır. Kazılarda masalar, yataklar, ayaklı panolar ve çocuk beşikleri gibi nadir ahşap eserler, biri gümüşle kaplı cam eşyalar, heykeller ve figürinler, pişmiş topraktan su kapları, zemin, duvar ve çeşmeleri süsleyen mozaikler hatta kömürleşmiş ekmek örnekleri bile bulunmuştur. Kömürleşmiş ekmek somunu üzerinde ‘Quintus Granius Verus’un kölesi Celer tarafından yapılmıştır damgası bulunmuştur.
Herculaneum’da bulunan iskeletler incelendiğinde halkın çoğunun çocukluktan itibaren ağır fiziksel emek harcayarak çalışmak zorunda olduğunu ve diyetlerinin büyük oranda sebze ve deniz ürünlerinden oluştuğu anlaşılmıştır. Pompeii’de bulunan kalıntılara kıyasla toplumun eski Akdeniz dünyasından bireylere sahip olduğunu gösteren büyük genetik çeşitlilik gibi şaşırtıcı istatistikler yayınlanmıştır.
Papyri Villası
Bir zamanlar havuz ve heykelleri olan teraslı bahçelere sahip olan Papyri Villası adını eşsiz papirüs kütüphanesinin almıştır. Kasabanın kuzey batısında yer alan Villa, Herculaneum ve Roma dünyasının en lüks evlerinden biri olarak kabul edildi. Bir zamanlar büyük bir kütüphaneye ev sahipliği yapan Villa dei Papyri, 1752 ile 1754 yılları arasında yıkılmış olan kalıntılardan keşfedilen ve kurtarılan Roma el yazmaları hazinesi olarak adlandırılmıştı. Papirüslerin çoğu şair, tarihçi ve filozof Gadara Philodemus’un (muhtemelen kasabada ölen) ve daha büyük bir felsefi kütüphanenin parçasıydı. Herculaneum’daki papirinin keşfine kadar, Philodemus’un nesir eserlerinden hiçbir örnek antik çağdan bugüne ulaşmamıştı. Herculaneum papirüsleri, Paris‘teki Ulusal Akademi, Oxford’daki Bodleian Kütüphanesi ve Londra‘daki İngiliz Kütüphanesi’nde saklanmaktadır. Bugün Los Angeles‘ta bulunan Getty Müzesi Villası, Villa dei Papyri’in kopyası olarak inşa edilmiştir. Ayrıca yine Herculaneum’daki Villa dei Pisoni gibi diğer villalar da Yunanca yazılmış papirüslar için önemli bir kaynak olmuşlardır.
Görülmesi Gereken Yerler
Terme Maschili
Terme Centrali (Merkez Hamamları), MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olup, 1931’de tamamen kazılmıştır. Tüm Roma hamamlarında olduğu gibi, erkekler (Termi Maschili) ve kadınlar için ayrı alanlara ayrılmıştır. Apodyterium (soyunma odaları), frigidarium (soğuk oda), caldarium absidato (sıcak oda) ve tepidarium halen görülebilir durumdadır.
Sede degli Augustali
İmparator Augustus kültüne adanmış görkemli bir kare yapı olup, sütunlar, kemerler, cocciopesto zeminleri ve iki görkemli freske ev sahipliği yapmaktadır. Sol duvarda Jupiter, Juno ve Minerva eşliğinde Olympus Dağı‘na giren Herkül’ün bir tasviri bulunurken, sağ duvardaki fresk Herkül’ün Achelous güreşini tasvir etmektedir.
Casa Sannitica
Şehrin en eski evlerinden biri olan Samnit Evi, MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiştir ve güzel boyanmış Yunan tarzı atriyumu ile ünlüdür.
Casa del Tramezzo di Legno
Bu evin adı, yanardağ püskürmesinden kurtulan ve hala orijinalliğini muhafaza eden tahta bölümden (tramezzo di legno) geliyor. Bu katlanır kapı atriyumu odanın geri kalanından ayırarak sakinlerinin mahremiyetini korumaktaydı.
Casa del Rilievo di Telefo
Marinaya bakan panoramik sırt üzerine MÖ 27-14 yılları arasında inşa edilen Neo-Attic okulundan üç katlı evdir.
Fornici
Roma döneminde şehre yaklaşık 500 metre yakınlıkta sahil boyunca yer alan liman depoları olup, teknelere barınak olarak da kullanılıyordu. Burada MS 79’da yanardağ patlamasından kaçmaya çalışırken, volkanın yarattığı zehirli duman ve külün kavurucu bulutları tarafından öldürülen sakinlere ait insan iskeletleri ortaya çıkarılmıştır. Burada mücevher ve madeni paralar gibi kişisel eşyaların yanı sıra 9 metre uzunluğunda bir Roma kayık iskelesi, iki kılıç, keski ve madeni paralar bulunmuştur.
https://www.youtube.com/watch?v=7WWW5k0DhaQ
Kaynakça
Bagnall, Roger S. (ed). The Encyclopedia of Ancient History. Wiley-Blackwell, 2012
Beard, Mary. Pompeii. Non Basic Stock Line, 2019.
Brennan, B. Herculaneum A Roman Town Reborn. Sydney: Ancient History Seminars, 2018.
Butterworth, Alex Pompeii. St. Martin’s Press, 2006.
De Carolis, E., and G. Patricelli. Vesuvius, A.D. 79: The Destruction of Pompeii and Herculaneum. Los Angeles: J. Paul Getty Museum, 2003.
Hornblower, Simon. The Oxford Classical Dictionary. Oxford University Press, 2012.
Pagano, M. Herculaneum: A Reasoned Archaeological Itinerary. Translated by A. Pesce. Naples, Italy: T&M., 2000.
Pirozzi, M. E. A. Herculaneum: The Excavations, Local History and Surroundings. Naples, Italy : Electa, 2000.
Potter, David S. (ed). A Companion to the Roman Empire. Wiley-Blackwell, 2009.
Rasmussen, Tom. A Handbook of Roman Art. Phaidon Press Limited, 1994.
Wallace-Hadrill, A. “The Monumental Centre of Herculaneum: In Search of the Identities of the Public Buildings.” Journal of Roman Archaeology 24:121–160, 2011.
Wheeler, Mortimer. Roman Art and Architecture. Thames & Hudson, 1985.